Duygusal ve psikolojik travma, güvenlik duygunuzu parçalayan ve sizi tehlikeli bir dünyada çaresiz hissettiren olağanüstü stresli olayların sonucudur. Psikolojik travma, genellikle kişide asla geçmeyecek gibi hissetiren üzücü duygular, anılar ve kaygılar oluşturabilir. Ayrıca uyuşmuş, kopuk ve diğer insanlara güvenemediğinizi hissetmenize neden olabilir. Günlük rutini bozan, beklenmedik bir şekilde gelişen, dehşet, kaygı ve panik yaratan, kişinin anlamlandırma süreçlerini bozan olaylar, psikolojik travma yaşantıları olarak tanımlanabilmektedir. Bir olayın travmatik olup olmadığını belirleyen nesnel koşullar değil, olayla ilgili öznel duygusal deneyimdir.
Travmalar sinir sistemimizde diğer anılardan farklı olarak kaydedilir. Travma anında aşırı uyarılan sinir sistemi, salgılanan adrenalin ve kortizol hormonları ile birlikte kişinin duruma en hızlı, en kolay veya en güvenli tepkiyi vermesine yardımcı olur. Ancak bunu yapmak için düşünme, konuşma ve mantıksal problemleri çözme yeteneğinden sorumlu olan üst beyni devre dışı bırakmalı ve ilkel beyni harekete geçirmelidir. Bu durum da, travmanın yaşandığı andaki duygular, beden duyumları ve düşüncelerin duygusal tepkilerimizden ve anısal hafızamızdan sorumlu olan limbik sistemimizde yani duygusal beynimizde takılı kalmasına neden olmaktadır. Duygusal beynimizde, diğer bir değişle beynimizin sağ lobunda asılı kalmış travmatik anılar başka ilişkili negatif anı ağları ile izole olmuş bir şekilde depolanır. Eski yaşantıların, anıların güncellenmesine yardımcı olacak veriler beynin mantık, ifade ve problem çözmeden sorumlu olan sol tarafındadır. Ancak travma anında sol ve sağ beyin arasında köprü görevi gören corpus callosum çöktüğü için, sağ beyinde hatalı kaydedilen bilgiler sol beyinden ihtiyacı olan desteği alamaz ve böylece işlenmemiş anı ağı arasında kalır.
Beynin iki yarımküresini birbirine bağlayan yoğun sinir ağlarına "corpus callosum", yani "zorlu gövde" adı verilmiştir. Bu karmaşık bağlantı, keseli memeliler haricindeki bütün memelilerin beyninde, korteksin hemen altında, uzunlamasına yarık boyunca bulunmaktadır. Beynimizin sol yarımküresi vücudumuzun sağ yarısını kontrol ederken, sağ yarımküre vücudumuzun sol yarısını kontrol etmektedir. İşte bu nedenle, corpus callosum çok kritik bir role sahiptir.
EMDR terapisi göz hareketleriyle, bizim adeta sıkışıp kalan ve gerektiği gibi sağlıklı işlenemeyen bu olumsuz durumları beynin iki yarım küresinde bu bilgilerin tekrar sağlıklı işlenerek olumsuz duygulara duyarsızlaştırıp bu olumsuz duyguların yerine olumlularını yerleştirme amacı güder. EMDR de anılar, travma anları seans sonrası silinmez sadece o andaki duygulara duyarsızlaşılır ve sonrasında da olumsuz düşünceler yerine olumlu düşünceler konur. EMDR’ye göre psikolojik ve/veya psikosomatik rahatsızlıkların çoğunluğunun işlenmemiş anılara bağlı olması, klinik uygulama alanını giderek genişletmiş, bir çok sorunun verimli ve hızlı bir şekilde tedavisinin sağlandığı görülmüştür. Bunlar arasında:
• Kişilik Bozuklukları
• Panik Bozukluğu
• Kaygı Bozuklukları
• Depresyon
• Komplike Yas
• Disosiyasyon
• Rahatsız Edici Anılar
• Fobiler
• Ağrı Rahatsızlıkları (Migren, Fibromiyalji)
• Yeme Bozuklukları
• Performans Kaygısı
• Stres ile Başa Çıkma
• Bağımlılıklar
• Cinsel ve/veya Fiziksel Taciz
• Beden Algısı Bozuklukları
• Cinsel İşlev Bozuklukları
• Davranım Bozuklukları ve Özgüven Sorunları
• Kompleks Travma gibi çeşitli problemler yer almaktadır.
Psikolog Gönül Çılga Yüncüler