Depresyon

Depresyon Hakkında Doğru Bilinen Yanlışlar

Üzgünüm, depresyondayım..
Depresyon üzüntü ya da derin üzüntü değildir. Üzüntü bir duygudur, depresyon ise bir hastalıktır. Bütün duygular biz insanlar içindir. Yine de bazı duygular olumsuz duygular olarak kabul edilir ve kişi bu duygulardan kaçmaya çalışır ancak bu pek doğru bir tutum değildir. Olumsuz duygu yoktur, her duygunun belirli bir işlevi vardır ve insanidir. Biz duygularımızı yaşadıkça insanız. Ancak bu duyguların uzun bir süre boyunca aşırı yoğunlukta yaşanması doğal değildir ve doğal olmayan birçok durum gibi bizi rahatsız eder. Uzun süren çok yoğun üzüntü gibi uzun süren çok yoğun neşe, coşku, ekstaz da kişiye zarar verir.İşte bu noktada bir hastalıktan bahsedebiliriz. Çok sevdiğimiz bir insanı kaybedersek üzülürüz,iflas ettiğimizde,boşandığımızda da..Üstelik bu derin bir üzüntü de olabilir, ancak bu depresyonda olduğumuz anlamına gelmez.Eğer bu üzüntülü, çökkün ruh halimiz haftalar hatta aylarca sürerse, gittikçe donuklaşıp yavaşlarsak ve gittikçe artan üzüntümüz nedeniyle işten güçten çekilirsek işte o zaman depresyon başlamış demektir.

Ben üzgün değilim ki depresyonda olayım!
Depresyonda olduğunuzda mutlaka üzgünsünüzdür diye bir şart yoktur. Çoğunlukla depresyonda ruhsal bir acı, üzüntü hali vardır ancak bazen ruhsal bir acı çekmeden, üzülmeden de depresyonda olabilirsiniz ve bunu fark etmezsiniz. Buna maskeli depresyon denir. Maskeli depresyon daha çok bedensel belirtilerle kendini gösterir. Baş ağrısı, migren, baş dönmesi, eklem ağrıları, mide-bağırsak problemleri gibi.. Kişinin şikâyetleri hep fizikseldir, hep ağrılardan yakınır ama tüm bunların sebebi altta yatan depresyondur. Ancak kişi depresyonunu, bilinçsiz olarak konuşması daha kolay olan belirtilerle yaşar ve ifade eder.

Depresyonu yalnız başıma yenebilirim!
Depresyonla birlikte beyin kimyamızda bozulmalar meydana gelir. Aslında depresyona bu durumun sebep olduğunu ileri sürenler de vardır. Kimi araştırmacılara göre ise bu durum depresyonla birlikte ortaya çıkar. Yani beyin kimyasındaki bozulma depresyonun hem sebebi hem de sonucudur diyebiliriz. İşte beynin elektrokimyasal dengesindeki bu bozulma arttıkça kişinin karamsarlığı ve enerji düşüklüğü de artar. Kişi hareketsizleştikçe ve karamsarlaştıkça da kimyasal denge iyice bozulur. İşte size bir kısır döngü daha..Bu kısır döngüden tek başımıza çıkmamız oldukça zordur. Ayrıca depresyondaki kişinin sosyal ağları iyice zayıflamıştır. Gittikçe yalnızlaşan insan depresyonuyla da tek başına mücadele etmeye çalışırken kendine iyice yüklenir. Bir çıkış yolu bulamadıkça da umutsuzluğu artar. Depresyonda yardım almak elzem ve hayat kurtarıcıdır.

Zayıf Kişilikli İnsanlar Depresyona Daha Kolay Girer.
Böyle bir durum söz konusu değildir. Aksine etrafındakiler tarafından güçlü karakterli, sorumluluk sahibi, çalışkan, başarılı, mükemmeliyetçi ya da titiz olarak bilinen kişilerin depresyona girme oranları daha fazladır.

Depresyon Irsi midir?

Depresyon kısmen ırsi bir hastalıktır ve bazı ailelerde hakikaten daha yaygın biçimde ortaya çıkar. Ama çoğu durumda depresyona giren kişi o ailedeki ilk depresyon hastasıdır. Ve ya ailede depresyon görülse bile başka ailelerden daha yüksek oranda değildir.

Bazı ailelerde depresyonun daha fazla ortaya çıkmasının tek sebebi ırsiyet yani kalıtım değildir. Şüphesiz bunda kalıtımın etkisi vardır;ama ailede yaşanan bazı felaketler ile ailenin farkında olmadan yaptığı eğitim hatalarının da çocuğun ruh dünyasını depresyona yatkın hale getirmesi önemli etkenlerdir.

Özetle ailenizde depresyon geçirmiş biri varsa sizin de depresyona girme riskiniz biraz artar. Ama hayat boyu hiç depresyona girmemeniz de mümkündür.

* Oğuz Tan'ın Depresyon adlı kitabından alıntıdır.

Depresyon Sık Rastlanan Bir Hastalık mıdır? Kimlerde görülür?

Depresyon dünyada en sık görülen hastalılardan biridir. Her altı kişiden biri hayatında en az bir kere depresyona girer. Yani dünyada bir milyar kişi en az bir defa depresyon geçirmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü, depresyonu kırk yaş altında görülen en büyük sağlık problemi olarak kaydeder. Örgüt, sağlık problemlerinin boyutunu hesaplarken şu iki ölçüyü kullanır:

1. Hastalığın ölüm veya maluliyet dolayısıyla yol açtığı "kayıp hayat yılı"
2. Hastalığın görülme sıklığı. Elbette herkes için kendi hastalığı önemlidir.Ama dünya geneli için sık görülen hastalıklar daha büyük sağlık problemidir.
Depresyon hem erken yaşlarda sık rastlanan hem de ölüme ve maluliyete yol açabilen bir hastalık olduğu için kırk yaş altında görülen en büyük sağlık problemi olarak kabul edilir.

İlk depresyon atağı genellikle yirmili ve ya otuzlu yaşlarda görülür. Ancak çocuklarda görülen depresyon vakaları da ender değildir. Bunlara ek olarak,yaşlılık döneminde de depresyon yaygındır. Depresyona bağlı intihar girişimleri,ileri yaşlarda ne azalır ne de artar. Fakat bünye kırılganlaştığı için,yaşlılıkta intihara bağlı ölümlerin dört veya beş kat arttığı saptanmıştır.

Depresyon kadınlarda erkeklere oranla yaklaşık iki kat daha sık görülür.Bunda hormonal farklılıkların etkisi vardır ama ergenlik öncesinde de depresyon sık görülür. Kızların daha küçük yaşlardan itibaren daha fazla baskı altında yetiştirilmeleri anne babalar tarafından sevilseler bile sindirilmeleri okullarda kadın öğretmenlerin dahi daha çok erkek öğrencilere teveccüh göstermeleri kızların kendine güvenini azaltır,kız çocuklarını psikolojik açıdan daha duyarlı hale getirir.

Depresyon riski taşıyan diğer kişileri şöyle özetleyebiliriz:
• Boşanmışlar,dullar
• On yaşından önce anne veya babasını kaybedenler
• Güvenilen bir yakını olmayanlar
• Şehirde yaşayanlar

* Oğuz Tan'ın Depresyon adlı kitabından alıntıdır.

Depresyon

Depresyon kadınlarda daha yaygındır ve çoğunlukla evlilik ilişkilerini etkisi altına alır. Bir kadının, eşiyle, ilişkilerinde karşılanmasını beklediği ihtiyaçları hakkında konuşma becerisini etkiler ve hatta bu ihtiyaçlarının son derece normal olduğunu düşünmesine yol açar.

Depresyonlu bir kadın, gurur incinmelerine ve evliliklerindeki varlığından ödün vermeye eğilimlidir. Başkalarının ihtiyaçlarıyla haddinden fazla meşgul olduğundan, kim olduğunu unutmaya yönelik negatif duygularından kaçınmış olur. Böylece, tedaviye geldiğinde, eşinin tercihlerine karşı, ki daha az tatminkar bulduğu, bir savunma mekanizması geliştirir ve beraberinde, depresyona karşı olan zayıflığına çaresizlik duygusunu da eklemiş olur.

ERGENLER
Depresyonlu ergenlerin aile sorunları bir bakıma daha farklıdır. Ergenlik, gençlerin daha özgür ve deneyim sahibi olmaya yöneldiğinde ortaya çıkan çatışmanın hüküm sürdüğü ve her ailenin hayatında görülen bir dönemdir. Bu ergenlerin depresyonu, anne babaları daha anlayışlı hale getirir. Ergenlerin, depresif durumlarda baskıcı ve iyileştikleri anda da tahammül edilmez buldukları şekilde korumacı olurlar.

Depresyona Yatkınlık Yaratan Bazı Kişilik Özellikleri

AŞIRI SORUMLULUK DUYGUSU
Depresyon sanıldığı gibi zayıf kişilerin hastalığı değildir.Tam tersine aşırı sorumluluk duygusu taşıyan,aile ve arkadaş çevresinde herkesin yardımına koşmaya çalışan,her yükün altına giren kişiler depresyona daha yatkındır. Bu yüzden depresyona saçını süpürge eden kadınların hastalığı bile denebilir.

TİTİZLİK, MÜKEMMELLİYETÇİLİK
Kılı kırk yaran, ince eleyip sık dokuyan, el attıkları her işi kusursuz yapmaya çalışan insanlar daha sık depresyona girerler. Çünkü bu insanların kafası devamlı meşguldür. Yükümlülüklerini daha iyi nasıl yerine getirebileceklerini hesap ederler hep. Başka insanlar dakikada on şey düşünüyorlarsa bunlar yüz şey düşünürler. Milyon türlü ihtimali hesaba katarlar.
Halbuki hayatta mükemmel diye bir şey yoktur. "Daha iyi, iyinin düşmanıdır" derler. Aşırı titiz ve mükemmeliyetçi kişiler kendilerine yüksek hedefler koyar, bunlara ulaşamayınca da hayal kırıkşlığına uğrarlar. Çok ayrıntıcı ve ince düşüncelidirler, aynı tutumu çevrelerinden de beklerler. Bulamadıklarında ise haksızlığa maruz kaldıkları hissine kapılırlar.
Mükemmeliyetçiler işlerini çok iyi yapan ve genelde yaptıkları işte başarıya ulaşan kişilerdir. Ancak çoğunlukla gergin, kaygılı ve karamsardırlar. Kendilerini ve başkalarını fazla tenkit ederler.